Akşamlar bir roman gibi biterdi

Limandan bir gemi giderdi,
Sen kalkıp ona giderdin,
Benzin mum gibi giderdin,
Sabaha kadar kalırdın,
Hayırsızın biriydi fikrimce,
Güldü mü cenazeye benzerdi,
Hele seni kollarına aldı mı,
Felaketim olurdu, ağlardım..
Atilla İlhan
( Blokta çalan şarkılardan önce, bu makaleyi bu linkte dinleyerek başlarsanız, bu makaleyi yazarken düşündüklerime ortak olursunuz. Teşekkürler. http://www.youtube.com/watch?v=eN-yBjh_bgA&hd=1 )
İnsanlar çok garip değil mi? Bu gariplik yaradılışla başlamaz mı? Ne enteresan herkes ayrı ayrı, farklı farklı düşüncelere, farklı görüşlere sahip. Kimilerinin doğrusu kimilerinin yanlışı olurken kimilerin yanlışı kimilerinin doğrusu oluyor evet. Yanlış ve doğruyu ayırt ederken bencil olmuyor muyuz hepimiz o halde.
Bir de ilişkilerimiz oluyor, düşüncelerimizin, fikirlerimizin, doğrularımızın ve yanlışlarımızın niteliğine katılan insanı bulduğunda, sevmek istiyor insan. Bir sevgili olarak, bir de dost olarak. Ancak istisna insanlar vardır, ortak değerlerden çok kendi çıkarları için savaşan.
Bir insanı sevmek, sevilmek. Öyle zor ki. Birine hayatınızı açtığınız zaman, değiştiremeyeceğiniz ve değiştireceğiniz pek çok fikir ve davranışlarınızla gidiyorsunuz gönül kapısına. Fikirlerinizi değiştirdiğiniz, değiştirildiğini gördüğünüz, ortak doğruyu bildiğiniz zaman daha istek ve arzuyla istiyorsunuz. Aşk, hoşlantı bunlar fasa fiso. Bana göre aşk'ın ömrü 4-5 gün arasında değişir. O gün aralığında gözünüzü kapattığınızda, açtığınızda onun gözleriyle uyanırsınız. Hayatınızda ki olumsuzluklar aklınıza geldiğinde bile gülersiniz. Tabi ki çok güzel duygular. Ancak bitici ve sona erici. Hoşlantı da gönül kapısını açana kadardır.
Ancak sevmek diye bir kavram vardır. Öyle yüce, öyle derin bir kelimedir ki. Altını çiziyorum, ömrü ölene kadardır, beslendiği sürece.
Benim kalemimden sevmek; sadece birinin elini tutmak, gözlerine bakmak, ilişki rolü oynamak değildir. En başta benim için sevmek bunlardan öte, birini kendi sırtına duvar yapmaktır. Bir baba gibi! Ona sonsuz güvençtir. Kız arkadaşına "Ordu'nun içine gönderirim, yine de gözüm arkada kalmaz" diyebilmektir. Sırdaşlıktır, dostluktur. Birlikte saatlerce kahkaha atmaktır. Göz göze geldiğinde aşkı yaşamaktır. Gözlerle "seni seviyorum" diyebilmektir sevmek. Ellerinin, onun elinde terlemesidir. Yanında utanmaktır. Bunun sonu yok anlatmakla bitiremeyiz. Aşağı yukarı sevmek böyle bir yüce kelimedir.
Ancak bunu başarmak öyle zordur ki. Bunu başarmak için kesinlikle inandığım bir kavram var. "Fedakarlık". İnsan kendi karakterinden, huyundan, suyundan taviz vermelidir. Değiştirebilmelidir kendini. İki günlük "ilişki mücadelesi" olmaması için, ilişkiden zaferle çıktığını, bunun için çalışmamak için değiştirmelidir. Eğer gerçekten istiyorsa... Çok değil, iki paragraf üstte önemli bir şey söyledim. Biliyorum çok farketmediniz. Birde değiştiremeyeceği şeyler vardır dedim. "Aa" dediğinizi duyar gibiyim. Şuan bu paragraf onun için yazıldı. He insan geçmişteki yaptığı yanlışları inkar edebiliyorsa, arkasında durmuyorsa, karakterinden ödün vermiyorsa onun ismi sevmek zaten olmaz. Dedim ya fedakarlık gereklidir. Mükemmel olamayız değil mi?
Geçmişimize şöyle dönüp baktığınızda hatalarınızın farkına varacaksınız. Bunları değiştirebiliyorsanız siz "mükemmelsiniz!". Mükemmel olamıyorsanız eğer, hatalarınızın arkasında durun. Yüzünüz açık bir şekilde dile getirin. O yaptığınızın "hata" olduğunu inanıyorsanız ve bundan ders çıkarabiliyorsanız, düşüncelerinize yenilebiliyorsanız eğer Mükemmelden de ötesinizdir merak etmeyin.
Üç paragraf öncesine gitmenizi istiyorum. Biliyorum bir ayrıntı daha kaçırdınız. Bir de dostluktan bahsettim. "Sevmek" kadar yücedir yemin ederim. Sevmek için yapılan fedakarlıkların çoğunu vermelisin. Canı yandığında, canın yanmalı. Sanki senin öz annenin diğer çocuğu gibi görmelisin. Duygularının bilincinde olduğunu görmelisin. Seni desteklediğini bilmelisin. Çünkü senin için doğru olan bir kavramın belkide yanlış olduğunu anlatacak olan odur, dosttur. Annenin, babanın, sevdiğinin bilmediği sırlarını, anılarını dostun bilir. Seni belki de en iyi o anlar. Demem o ki dostluk öyle sıradan bir arkadaşmış, maddi bakımdan destekmiş gibi görülmesin. En önce manevi değerler öndedir dostlukta. Çok yüce bir kavramdır evet. Herkes haketmez, yukarda bahsettiğim kendi çıkarlarını düşünen insanlar bilmez. Bilemez yapamaz. Siz siz olun çok dikkat edin. Dostunuzu çok iyi seçin. Samimiyetine inanın. Tanıyın, tanıttırın. Sırlarınızı hakeden adama verin. Kendi değerlerinizi güvendikten sonra verin.
Biliyorum, "dostluk ve sevgili ile ilgili paragraflar yazdın, sonucunu merak ediyoruz nereye bağlayacaksın?" dediğinizi duyar gibiyim. Hayır bağlamayacağım. Sadece ben bu makalemde sadece bunları belirtmek istedim. Ama yine bir cümle isteyecek olursanız niye anlattığıma dair. Size söyleceğim kelime 'Sırlarınızı hak eden adama verin. Çıkarcı, aşağılık insanlara değil. Her zaman geçmişinizde yaşadığınız problemlerden de ders çıkarmasını bilin ve gururlanın'.
Belki her zaman arkadaşlarınızla konuştuklarınızdan bahsettim bu makalemde, belki sıkıcı oldum. Ama bu sefer içimden bunları yazmak geldi. Ağlayarak yazdığım, benim için çok önemli olan düşüncelerime sahip bir makale. Okuduğunuz, bana ortak olduğunuz için teşekkür ederim.
Selametle...