19 Aralık 2014 Cuma

Kalemimden Ölüm Meleği

     Bir gidişi vardı, tozu dumanı birbirine katıp terk edişi, gözüme perde indiren sen, yeryüzündeki bütün kadınları öldürdün.
     Belki de yüzyıllar önce birbirinin olan eski püskü elbiseler giyen fransız çiftçileriydik ikimiz de.
      Bazı kadınlar eski şarkı gibiydiler, içine çektiğin o vakit etraf geçmiş kokuyordu, hüzün kokuyordu, eskinin çırpınışları kokuyordu.
     Sen gidince, canım acıdı, nefesim söndü, kandıramadım kendimi. Yüzüm çok asıldı, intihar kokuyordum bıçak kesiği gibi değildi daha keskindi daha kırmızı kokuyordum. Dudaklarımın rengi uçup, mora kaçıyordu, içimdeki umut kırıklığının öfkesi daha sıcaklaşıyordu. Adın, donuk çirkin, merhametsiz suratıma artık renk vermiyordu, Tanrının yeryüzünde, gökyüzündeki en müthiş lütufuydun, yakıyordun beni körü körüne, gözümün ırmaklarını kuruyana kadar ağlasam, beni tekrar diriltebilir misin? Şimdi saat on ikiyi çoktan geçmiş olmalı ve ben, sen hiç gelmeden çoktan öldüm.