28 Ağustos 2015 Cuma
Kalemimden Bir Yıldız Kaydı
Her insan yalnızdır. Her insan bir o kadar fazla... Öyle bir yaşıyoruz ki artık günümüzde, bahsettiğim diğer insanlara karşı hep bir "nefs-i müdafa" başlıklı iletişimler, her cümlenin her kelimenin altındaki diğer bir anlamı sorguluyoruz. Sorgulamakla kalmıyoruz, o diğer anlamların yine o diğer insanlara karşı sergilediğimiz bir karakter betimlemesini değiştirmesinden, o karakter betimlemesinin önüne geçmesinden korkuyoruz.
Eskiden bu geniş lügat daha ortada var değilken, bir süre sonra dilimizden harfler dökülemeyince çözümü kavgada arar mışız. Bence çok daha güzel. En azından herkes birbirine karşı düşüncelerini yüzüne karşı söyler, herkes kim hakkında ne düşünüyor bilirmiş. Sizce de çok temiz ve safça değil mi?
Peki bu düşünce ve iletişim savaşının içinde nasıl huzura erer insan düşünüyorum... Hep var olduğundan çözümü bulamıyorum. İnsan kendi kendine bunları düşündükçe maalesef tüm sinirini beyin küllüğünde söndürüyor.
Bence, bir tane dostunuz olsun, "harbi" dostunuz olsun. Onu ailenizden birisi gibi görün. Ailenizden daha çok görün, elinizden gelen tüm imkanları onun iyiliği için sergilemekten kaçınmayın. Onun iyiliği için çaba gösterin. Bunları yaptığınızda karşılığını aldığınızda sırtınızı yaslayacağınız "baba" dan sonra bir duvar daha olur her zaman. Babanızla bile görüşemeyeceğiniz herşeyi, her iletişim savaşınızı onunla oturun "Gülerek" konuşun. Tüm stres ve sinirinizi onunla giderin. O siniri, onunla muhabbet denizi açıklarında bırakın, o ortamda bırakın. Beyninizi tüm bu savaş stresinden uzakta tutun. Huzur ve mutluluk sizinle olacaktır...
Malum tartışmalar... Onlar hep var. Şöyle de bir güzelliği var en açık şekilde bir tartışma. Tıpkı eski usul kavga gibi. Birbirinize son derece açık sözlülükle her şekilde vurabilirsiniz, cümlelerin altında birşey arama gibi bir savaşın içine dahil olmadan, nefs-i müdafaa gerektirmeden. Çünkü onunla yapılan tartışma orada kalacaktır. Dışarısı bunu bilmeyecektir, karakter betimlemeniz aynıdır. En kötü durumda bile bu güvenin orada olması ne kadar güzel değil mi sizce de?
Ve son cümlem, ne kadar tartışsanız da ne kadar kavga etsenizde düzeltecek olan yine "oradaki" açıklık, saflık ve güvenilirlik olacak. Tabi geri dönülmeyen bir adım atmadıysanız. Ve son cümlemi bir öneriden yana kullanacağım... O dostunuzun gönül münasebeti olan birisini aranıza sokmayın... Ve yine o gönül münasebeti olan kişiyle muhattap olmayın. Ve yine o gönül münasebetiniz olan kişiye dostunuzu değişmeyin. Çok kaba bir tabirle, onlar gider dostun hep yanındadır...
Selametle...
10 Ağustos 2015 Pazartesi
Kalemimden Artık Gel

Rutine mi alışamadım, kasvete mi bilemiyorum. Ama bu hayat beni sahiden mutlu etmiyor. Ne yapmalı? diye düşündükçe aydınlanacağım konulardan da mahrum kalacağım korkusu kapladı artık içimi. Yalnızlıktan mıdır nedir içimdeki bu deprem yaratan mutsuzluklar bilemedim.
Belki çok klişe bir şey ancak toplayıp pılımı pırtımı gidesim geliyor ama gittiğim yerde bulabilecek miyim bilemiyorum. Bulamamaktan ziyade hiç alışamadığım "büyümek" in bıraktığı sorumluluklar can yakıcı derecede beynimin içini deliyor. Gidemiyorum.
Her neredeysen, her kimsen, hayatın içinde neysen artık gel. Sabır dedikleri tabir cihanları deldi bende. Bir tutam mutluluk istiyorum, çok görme gel.
Selametle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)